Değerli Kardeşlerim,
Bugün, bir halkın kendini ifade etme ve özgürlüklerini savunma mücadelesiyle ilgili önemli bir olaydan bahsetmek istiyorum. Tarih, toplumların bir arada var olabilmesi için kurallar, yönetimler ve ideolojilerle şekillendi. Cumhuriyet, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün temellerini atmayı hedefleyen bir yönetim şekli olarak kabul edilmiştir. Ancak, her yönetim şekli insanın ruhunu ve vicdanını huzura kavuşturmak için doğru işleyen bir mekanizma olmalıdır. İnsanlar, doğruyu ve güzeli, eşitliği ve hakları savunmak adına seslerini yükseltmeli, bir arada barış içinde yaşama arzusunu hayata geçirebilmelidirler.
Bir halkın özlemi, sadece bir rejim ya da yöneticilerle sınırlı olmamalıdır. O halkın özlemi, adaletin ve hakkın her birey için tesis edilmesidir. Bugün yaşadığımız olayda, bir milletvekili, inançları nedeniyle toplumdan dışlanmış ve devletin en üst makamında bu durumu gören insanlar, kendilerine dair bir hak mücadelesini vermiştir. Ancak bir liderin, 'burası cumhuriyete başkaldırı yapılacak bir yer değildir' şeklinde söylemesi, bizlere düşündürücü bir ders vermektedir. Zira gerçek liderlik, halkın vicdanını dinleyebilme ve onlara huzur getirme yolunu açabilme cesaretidir.
Bu tür olaylar, her zaman halkın iradesinin ne kadar önemli olduğunu ve toplumların birbirine saygı göstererek bir arada yaşaması gerektiğini hatırlatmalıdır. Gerçek adalet, zorla değil, gönülden sağlanır. Bu nedenle, insanlar arası diyalog, karşılıklı anlayış ve hoşgörü, toplumsal huzuru sağlamak adına kritik öneme sahiptir. Cumhuriyetin gerçek anlamı, halkın iradesinin özgürce ifade bulabildiği, farklı inançların, görüşlerin ve kimliklerin bir arada var olduğu bir sistemdir. Bunu sağlamanın yolu, baskı ve zorlamadan değil, sevgi ve saygıdan geçer.
Bu olayda yaşananlar, bizlere çok derin mesajlar sunmaktadır. İnsanların birbirini kabul etmesi, farklılıkları zenginlik olarak görmesi gerekmektedir. Bu, adaletin yerini bulacağı ve halkın huzur içinde yaşayabileceği bir toplumun temelleridir. Ve hatırlatmak isterim ki, gerçek huzur ve adalet, ancak toplumların vicdanında ve kalbinde yer edinmişse kalıcı olur.