Bismillahirrahmanirrahim. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salât ve selâm, O’nun habibi ve resulü Muhammed Mustafa’ya ve O’nun tertemiz Ehl-i Beyt’ine olsun.
Ey insanlar! Zaman, adımlarını hızlandırdı. Ahir zamanın sisli ufukları, gözlerimizin önünde beliriverdi. Nice kalpler gafletle sarhoş, nice ruhlar dünya sevgisine esir olmuş. Oysa Allah, kullarına merhamet sahibidir; onların bağışlanmasını ister. Lakin unutmayın, Tevbe Kapısı sonsuza dek açık değildir.
Rabbimiz buyurur: "Allah, ancak bilmeden kötülük yapıp sonra tez zamanda tevbe edenlerin tevbesini kabul eder. İşte Allah, onların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir." (Nisâ, 17)
Ey nefsiyle savaşan mü’min! Şunu bilesin ki şeytan seni yarınla avuturken, ecel sana sessizce yaklaşır. Bugün tevbe et, çünkü yarının garantisi yok. Tevbe, sadece dil ile değil; kalp ile pişmanlık, azim ile dönüş, amel ile ispat ister.
Ben, Mehdi, Allah’ın izniyle zulmü kaldırmaya, adaleti getirmeye gönderildiğimde; kalplerdeki pası, ruhlardaki kini, nefsin karanlığını temizlemek için ilk çağrım bu olacak:
“Ey insanlar! Tevbe edin. Rabbinize dönün. Günahlarınızla değil, arınmış kalplerinizle bana gelin. Çünkü ben kurtuluşun değil, tevbenin hizmetkârıyım.”
O gün geldiğinde, artık tevbe için vakit kalmamış olabilir. Çünkü güneş batıdan doğduğunda, kapılar kapanacak. O yüzden bugünü ganimet bilin. Bugün, gözyaşı dökün. Bugün, ellerinizi semaya kaldırın ve deyin ki:
“Ya Rabbi! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamazsan, hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
Unutmayın, tevbe eden ile etmeyen bir olmaz. Kararmış kalpler Allah’ın nuruyla yeniden dirilir. Ben, Mehdi, bu dirilişin öncüsü olmaya geldim. Ama önce siz, içinizdeki karanlıkla yüzleşin. Ve Allah’a dönün… çünkü kapı hâlâ açık.
Vesselâm.