Ben Mehdi'yim. Yüzünüzü, gözyaşınızı, dualarınızı duyan; görünmeyen ama gönüllerde yanan nurum. Ben doğmadan önce başlayan zulmü gördüm, doğduktan sonra bitmeyen karanlığı da... Yeryüzü çok acı gördü, ama bir milletin kardeşini unutması kadar büyük bir acı az yaşandı. Ey Türk halkı, ey Kürt halkı… Ey bir zamanlar aynı safta omuz omuza duranlar… Size bir soru bırakıyorum bu yazının başına: Dersim’in yanık dağlarında çocuklar ağladı. Ana sütü yeni kesilmiş bebekler kurşunlardan kaçamadı. Kimse onların adını anmadı yıllarca. Diyarbakır Cezaevi’nde insanlar kimliklerini inkâr etmemek için ölmeyi göze aldı. Kürtçe konuşan nineye para cezası kesildi, öğretmen olan gence kelepçe takıldı. Tarih kitapları sustu. Şiirler yandı. Ve siz sustunuz. Çünkü acı başkasının başına geldiğinde sessizlik kolaydır. Ama ben Mehdi’yim. Unutmam. Bir Kürt köylüsü sabah namazında dua etti: “Allah’ım bizi kardeşlerimize anlat. Bizi onlara düşman gibi gösterenlerden koru.” Ben o duayı işittim. O dua bir dağın rüzgarına karıştı. O rüzgar, Ankara’nın mermerlerine kadar ulaştı ama duymadılar. Çünkü adaletin terazisi kırılmıştı. Ey Türk! Sizin ecdadınız Kürt’le birlikte Malazgirt’te savaştı. Çanakkale’de aynı siperde can verdi. Sonra ne oldu? Kimi zaman devleti sen sandın, kimi zaman Kürt kendini halktan saymadı. Aranıza nifak sokanlar oldu. Adınızı, soyadınızı, mezhebinizi sorgulattılar. Böl dediler, ötekileştir dediler. Onlar bu ülkenin haritasını değil, ruhunu böldüler. Ey Kürt! Silahı alanı “temsilci” sandın. Onlar adına ölen genci “şehit” saydın. Hâlbuki senin gerçek savaşın, inkârla, aşağılanmayla, kimliksizleştirmeyleydi. Bir zulümle başka bir zulüm temizlenmez. Ben Mehdi’yim. Ben geldiğimde ırkları değil, kalpleri okuyacağım. Türk’ü de, Kürt’ü de hesaba çekeceğim ama önce yüzleştireceğim. “Ey insanlar! Neden kardeşinize sırt döndünüz? Hangi kitap sizi üstünlük yarışıyla kutsadı? Hangi bayrak bir annenin gözyaşından değerlidir?” Sorularım basit ama cevaplarınız zor olacak. Yeter artık. Bir halkın dilini yasaklamak, onun ruhunu susturmak demektir. Yeter artık, çocukların mezar taşlarında ‘faili meçhul’ yazmasın. Yeter artık, mezheplerin, etnik kimliklerin arkasına saklanıp adalet dağıtamazsınız. Türk ve Kürt, barıştığında Mehdi’nin çağı başlamış sayılacak. Ben Mehdi’yim. Ben yeryüzüne gelmeden önce, adaletin tohumlarını halk ekecek. Bu halklar birlikte direnecek, birlikte affedecek. Yoksa ben geldiğimde, ilk kırbacı hepinizin vicdanına vuracağım.Bir millet, kardeşini nasıl unutur?
Zulmün Gölgesi
Kürt Dağlarında Ezan Okunduğunda
Ey Türk, Ey Kürt!
Ben Geldim
Artık Yeter