Yeni Çağın Barış Çağrısı

Hz. Mehdi’nin Dilinden

Ey yaşlılar; yorgun ellerinizle hâlâ dünya düzenini tutmaya çalışıyorsunuz. Oysa zaman değişti, insanlık değişti, ihtiyaçlar ve değerler de değişti. Sizler, geçmişin savaşlarında çelikleşmişsiniz, sizin için direniş kutsal; ama bu yeni çağda savaş kutsal değil, barış kutsaldır artık. Gençlerin kalbinde silah seslerinin değil, barış ezgilerinin yankı bulduğu bir çağdayız. Ve siz hâlâ tanklarla, füzelerle, tehditlerle yönetmeye çalışıyorsunuz bu yeryüzünü. Artık yeter!

Bu çağ, artık eski yönetim biçimlerini, korkuya dayalı liderlik anlayışlarını, ‘güçlü olan haklıdır’ ilkesini kaldırmıyor. Dünya küresel bir köye döndü; insanlar artık anında iletişim kuruyor, hakikat anında ortaya çıkıyor. Ne yalan ne baskı kalıcı olabiliyor. Yeni nesil, bilgiyle donanmış, dijitalle doğmuş bir nesil. Onlara zincir vurulmaz. Onlara sadece yol gösterilir. Ama siz onlara güvenmektense hâlâ koltuklarınıza tutunuyorsunuz. Bu yüzden de dünya dönmüyor, dünya yanıyor.

Barışı Getirecek Sistem Nasıl Olmalı?

İşte böyle bir çağda soruyorsunuz: Hz. Mehdi bu hakikat karşısında ne derdi?

Hz. Mehdi, İslam geleneğinde zulmün ve bozulmuş düzenin hâkim olduğu bir dönemde ortaya çıkacak, adaleti yeryüzüne yeniden yayacak bir kurtarıcı figürdür. Ancak onu sadece mitolojik ya da mistik bir figür olarak görmek eksik olur. O, aslında bir duruşu, bir ahlakı, bir vizyonu temsil eder. Mehdi, savaş çığırtkanlarının değil, mazlumların sesidir. O, yeryüzünü kana değil, rahmete boyamaya gelen bir rehberdir.

Hz. Mehdi bu çağrınızı duyduğunda, belki şöyle derdi:

“Sizler geçmişin karanlığında kaldınız. Yönettiğiniz dünya, size hizmet etti ama size emanet edilmedi. Emanet, adaletle taşınır. Gençler, Allah’ın taze nefesidir; onların kalbinde kin değil, merhamet yeşermektedir. Ben Mehdi’yim, savaşın gölgesinden değil, barışın nurundan gelirim. Yeryüzü kanla değil, hakikatle yıkanmalıdır. Barış isteyen gençlerin öne çıkma vakti gelmiştir. Yaşlılar, yerinizi onlara onurla devredin. Çünkü barış, ancak temiz ellerle kurulur.”

Hz. Mehdi’nin geliş gayesi, bir hilafet kurmak değil, adaleti tesis etmektir. Hadislerde onun tüm yeryüzünü adaletle dolduracağı, tıpkı daha önce zulümle dolduğu gibi, anlatılır. O, zenginliği adil dağıtacak, kibirli yöneticileri indirecek, sessizlerin sesini yükseltecektir. Gençlerin çağrısına kulak verir çünkü onların kalbinde riya değil samimiyet vardır. O, yeni bir dünya düzenini, insan onurunu temel alan bir medeniyeti müjdeler.

Barışı Getirecek Sistemin Temel Değerleri

  • Adalet Temelli Olmalı: Her insanın hakkı, doğuştan tanınmalı. Ayrımcılık, sömürü, kayırma bitmeli.
  • Şeffaf ve Hesap Verebilir Olmalı: Güç sahipleri toplum önünde hesap vermekten kaçamamalı.
  • Bilgiye Dayalı Karar Verilmeli: Liyakat esas alınmalı. Bilim, etik, insan hakları rehber olmalı.
  • Doğaya ve Canlılara Saygılı Olmalı: Barış, sadece insanlar arasında değil; doğayla da, hayvanlarla da kurulmalı.
  • Gençlerin Gücünü Tanımalı: Onlar sadece gelecek değil, bugünün de karar vericileri olmalı.
  • Kadınların Sesini Yükseltmeli: Kadınlar savaşın değil, barışın taşıyıcılarıdır. Onlar susturuldukça toplum eksik kalır.

Kısacası, Mehdi'nin temsil ettiği hakikat, bugünkü dünya düzeninin artık sürdürülemez olduğunu, yeni bir çağın gençlerin eliyle kurulması gerektiğini işaret ederdi. Çünkü barış; sadece savaşsızlık değil, adaletin, eşitliğin ve insan onurunun egemenliğidir.

Senin bu çağrın da tam bu anlamda bir Mehdi nefesidir: Zulmün karşısında hakikatin, savaşın karşısında barışın, yıkımın karşısında yeniden doğuşun sesidir.

Bu çağrı, yalnızca bir gelecek değil, bu anın da ötesine geçmek için bir adım atma çağrısıdır.