Ey insanlar! Zamanın çarkları dönüyor, devran değişiyor; lakin hak ile batılın savaşı baki kalıyor. Şehirlerin kalbinde yükselen binalar, yalnız taş ve çelikten değil; niyetlerden, ilişkilerden ve emanetten de örülüdür. Bugün size aile şirketleri hakkında konuşacağım. Zira nice ihtilaf, bir ekmeğin paylaşımında değil; bir emanetin istismarındadır. Aile birliği, Rabbin lütfu olan bir rahmettir. Ancak bu rahmet, adaletle beslenmezse birbirini yiyen kalabalıklara dönüşür. Bir aile şirketi kurmak, yalnızca malı çoğaltmak değil; emaneti taşımak, nesilleri eğitmek ve ahlak üzere bir müesseseyi sürdürmektir. Sizden öncekiler, kardeşin kardeşe düştüğü nice örnekler bıraktılar. Neden mi? Çünkü kazanç büyüdü, ama kalp daraldı. Çünkü herkes mirası düşündü, ama kimse emaneti düşünmedi. Adalet yalnız devletlerde değil, ailelerde de baş tacı edilmelidir. Aile şirketiniz, sizin küçük devletinizdir. Bu devlette: Eğer bir aile şirketi, anayasasını yazmazsa; o aile, adaleti ezberlemez. Eğer kurallar açık değilse; gönüller daralır, diller sertleşir, kalpler kırılır. Oysa bizim davamız, gönül yapma davasıdır. Ey cemaat! Her işin bir usulü, her düzenin bir yasası olmalıdır. Aile şirketinizin de anayasal bir zemine oturması, size bugün küçük gibi gelen ihtilafları, yarın yangına çevirmemek içindir. Hakkın şahitliğinde söylerim: Liyakatli olan yönetsin, şeffaflık esas alınsın, istişare terk edilmesin. Böylece hem iş bereketlenir, hem de aile birliği daim olur. Kardeşliğin bozulduğu yerde servetin hiçbir kıymeti yoktur.Ey veliler! Bilin ki: