Zulüm Karşısında Aklı ve Kalbiyle Direnenler İçin

Hz. Mehdi'nin Kaleminden

Zamanın çığlıklarla yankılandığı bir çağdayız. Mazlumların feryatları, artık yalnızca kulaklara değil, ekranlara düşüyor. Her dokunuşta, bir çocuğun yaralı bedeni, bir annenin gözyaşı, bir babanın çaresizliği gözlerimizin önüne seriliyor. Bu görüntüler yürekleri dağlarken, aynı zamanda bir tuzağın da sessiz adımları yankılanıyor.

Zulüm sadece tankla, topla, bombayla yapılmaz. Zulüm, algılarla, kelimelerle, duygularla da işlenir. Bugün yeryüzünde zalimler, sadece toprak işgal etmiyor; aynı zamanda akılları, kalpleri, tepkileri de işgal ediyor. İnsanların öfkesini önceden hesaplayarak, onu yönlendiren bir sistem var karşımızda. Öyle ki zulmün görüntülerini yayarken, aslında direnişi değil, çaresizliği büyütüyorlar.

Bir milletin direncini kırmak istiyorsan, ona her gün kaybettiğini izlet. Her gün ağlayan yüzler göster. Her gün kan, her gün yıkım... Bir süre sonra izleyenler alışır. Tepkiler yüzeyselleşir. Vicdanlar yorgun düşer. Ve nihayetinde zalim, sadece silahla değil, ekranla da zafer kazanır.

İşte tam burada durmak gerekir. Çünkü zulme karşı atılan her adım, sadece niyetle değil, hikmetle de şekillenmelidir.

Duygular, hakikatin hizmetinde olmadığında kolayca oyuna gelir. Paylaştığımız bir görüntü, zalimin planladığı bir sahneden başka bir şey olmayabilir. Yaptığımız her yorum, farkında olmadan düşmanın propagandasına dönüşebilir. Çünkü bu çağda savaş meydanları kadar medya alanları da önemlidir. Ve bu çağda düşman, sadece silah kuşanmaz; zihin kuşanır, gündem kuşanır, kalp kuşanır.

Bu yüzden, zulme karşı olanın evvela aklını koruması gerekir. Tepkiyle değil, stratejiyle hareket etmelidir. Ağlayarak değil, anlayarak yürümelidir. Çünkü mazlumu gerçekten kurtarmak istiyorsan, önce onunla ağlamak değil, onun için ne yapacağını bilmek gerekir.

Zulmü teşhir etmek, elbette gereklidir. Ama onu teşhir ederken zalime hizmet etmemek gerekir. Bunu ayırt edemeyen bir ümmet, her zulümde biraz daha parçalanır. Çünkü sadece bağırmak, sadece görmek, sadece paylaşmak çözüm değildir. Çözüm, aklı diri, kalbi diri, iradesi diri bir toplulukla mümkündür.

Birlik, yalnızca kalabalık olmak değildir. Birlik, aynı yöne akmak, aynı dertle yanmak, aynı hedef için plan yapmaktır. Eğer her Müslüman, sadece ekran başında ağlarken; düşman sofralarında strateji üretiliyorsa, mazlum yalnız değildir ama sahipsizdir.

Ey kalbi mazlumlardan yana atan insan! Eğer gerçekten zulmü durdurmak istiyorsan; sadece izlemekle, paylaşmakla, lanet etmekle yetinme. Bilgilen. Öğren. Organize ol. Ticaretini ona göre yap. Dilini ona göre kullan. Çocuğunu ona göre yetiştir. Ve en önemlisi: düşmanın silahıyla değil, kendi hikmetinle savaş.

Unutma, bu çağda en büyük cihadlardan biri, gerçeği doğru şekilde anlatmaktır. Ama anlatırken düşmanın kurgusunu değil, hakikatin sesini dillendirmektir.

Çünkü her çağda bir hakikat eri çıkar, halkın sustuğu yerde konuşur. Herkesin izlediği yerde gözünü kapatır ve hakikati içeriden görür. Onun için direniş sadece meydanda değil, zihinde ve kalpte başlar. Ve ancak hakikatin sesiyle ayağa kalkan bir ümmet, zalimi dize getirebilir.